Sayfalar

23 Haziran 2010


TATİL!

Şu velet bile gerine gerine tatilini yaparken, ben sabahtan akşama kadar paso evde laptop başındayım..

Tatil için bir yerlere gidemiyorum.. Çünkü ne param var ne de zamanım.. Şu staj hayallerimi çok pis baltaladı.. (gören de diyecek Hawai'ye gitme planlarım vardı anasını satayım)

"Çık gez arkadaşım tutan mı var?" dediğinizi duyar gibiyim.. E iyi de nereye gideyim siz deyin hele? Van'dayım yahu! Yapabileceğim en iyi şey laptop'ımı alıp balkonda oturmak.. Hava sıcak dışarı çıkamıyorum -ki çıksam gidecek doğru dürüst bir yer yok..

Yüzmek derseniz.. Gölün mesafesi bize uzak, gidene kadar ya heves kalmıyor bende ya da yolun yoruculuğundan yüzmeye takat.. Gittim diyelim yüzmeye de hazırım, bu sefer de suyun içinde bilumum kanalizasyon, çöp, tekne vs. atıkları görünce bütün hevesim geldiği gibi geri gi
diyor..

Neyse işte bu aralar ne yüzmek ne de gezmek istiyorum.. Saatlerce evde oturup, zaman öldürmek ve hiçbir şey yapmamak istiyorum.. Sonra sıkılıyorum, bir şeyler yapmak istiyorum.. Sonra bu isteğim kayboluyor tekrar vazgeçiyorum.. Sonra yine sıkılıyorum... İşte hayatım bu aralar bu kısır döngünün içinde hapsolmuş durumda..

İyi ki bu pazartesi okula gittim de hayatıma az da olsa bi hareketlilik geldi.. 10 gündür evde adeta hayattan vazgeçmiş bir şekilde yaşayınca, görüntüm Frida gibi olmuştu.. Zor toparlandım millet.. Kaş, bıyık operasyonu derken hafiften insana benzemeye başladım yeniden..

Evden dışarı adımımı attığımda küçük bir baş dönmesi yaşadım.. Bünyem pek kaldıramadı bu durumu.. Neyse yola koyuldum sonunda.. Evde kaldığım süre boyunca en çok memnun olduğum durumdan biri, artık belediye otobüslerini kullanmak zorunda kalmamamdı.. Unutmuştum nasıl bir şey olduklarını, rahattım ne güzel.. Ama pazartesi yeniden yaşadım aynı azapları.. Tıklım tıkış bir araba, ortamı sarıp sarmalayan ter kokusu... Neyse otobüsler hakkındaki şikayetlerimi daha sonra ki yazıma saklıyorum.. Fazlaca laf hazırladım kendilerine zira..

Evet ne diyordum? Sıkılıyorum evet.. Hatta az biraz hayatım renklensin deyü yazının rengini bile değiştirdim.. Sıyırıyorum sanırsam..

Neyse demem o ki "hızlı koşan atın boku seyrek düşer".. Bu lafı da hiç unutmayın.. Hadi öptüm gözlerinizden..

13 Haziran 2010

Ne Yazacağını Bilememek

Evet artık ben de bi şeyler yazmak için somut adımlar atmaya karar verdim.. İyi mi yaptım kötü mü henüz bilmiyorum.. Bildiğim tek şey buraya içimden gelenleri dökeceğim.. Ha okur musun, dalga mı geçersin, yoksa 'dur bakayım bu kızın ne derdi varmış' deyip ortam psikiyatrı gibi mi davranırsın onu bilemeyeceğim..

Artık düzenli veya düzensiz bi şekilde buraya karalayacağım bir şeyler.. Yazdıklarım bazen hayattan şeyler olacak.. Dolmuşta yaşadıklarım, okulda gördüğüm şeyler, evde olan biten -tabi ki her ayrıntı değil hemen heyecan yapma- falan feşmekan işte.. Bazen de sevdiğim şeyler.. Filmler, kitaplar, müzikler, ... gibi..

Bunlar dışında ekleyeceğim pek bir şey yok.. Olursa artık o da başka sefere..

Neyse bir daha ki yazacağım güne kadar hayatına sanki bunları hiç okumamış gibi aynı normalliğiyle devam etmen dileğiyle.. Sevgi ve ışıkla kal..