Sayfalar

25 Kasım 2010

Yeni Sezon Yeni Korkular..


Evet klasik bir "aneem vizeler başlıyo ya ne etcem ben şimdi?" sendromuyla karşınızdayım dostlar.. Haftaya sınavlarım bir bir baş gösterecek ve ben defter namına bir şeyin yüzünü açmış, kalem tutmuş, kıçımı koltuktan kaldırmış değilim..

Şu anda da her yeri sıçtın mavisi kaplamış durumda.. Hayır çalışmaya heves de yok.. Napsam ki? Bıraksam mı okulu aceba? (her sınav dönemi söylenen veya içten geçirilen cümle)

Üç buçuk atıyorum, tırsıyorum, yusuf yusufum... Başka bu duruma uyan kelime var mıydı bilmiyorum ama hepsi kabulümdür.. :S

Yok yok çalişiciğim ve atlaticiğim bu zor günleri.. İvit.. Fighting!!!

Kendi kendine gaz vermek ama bir işe yaramamak.. :(

16 Kasım 2010

Kurban Bayramınız Kutlu Olsun!


Biraz geç de olsa kurban bayramınızı kutlarım efenim.. Benim gibi içinde bayram ruhu olmayıp da, evde miskin miskin yatanların dışındakilere bol muhabbetli, harçlıklı, şekerli şukullu bayramlar dilerim..

7 Kasım 2010

Coffee Prince - Kahve Kokuları İçinde Aşka Davet


Aşkın cinsiyeti yoktur.. Hep buna inanmışımdır..

Bu yüzden eşcinsel ilişkiler beni hiçbir zaman rahatsız etmemiştir.. Çünkü bunun doğal olduğunu bilirim.. Söz konusu aşk olunca karşındakinin ırkının, renginin, dininin bir önemi olmadığını bildiğim gibi..

Şimdi ne oldu bu kıza diyeceksiniz.. Canım her zaman da geyik yapılmaz ki! Bu sefer canım damar mevzulara giriş yapmak istedi.. hıh..

Yazdıklarımın konuyla alakasına gelince.. Evet yine izlediğim ve çok beğendiğim bir Kore dizisiyle karşınızdayım dostlar..

Bu sefer ki izlediğim dizi, diğer dizilerden daha cüretkar, daha naif, daha sempatik.. 2007 yapımı, Coffee Prince ya da The 1st Shop of Coffee Prince adlı 17 bölümlük şahaneler şahanesi..

Şu ana kadar izlediğim Türk, Amerikan veya Kore dizilerinden şöyle Top 10 listesi yapsam, bu dizi çok rahat ilk 5'e girer.. Hatta dur yapayım..

1- Çemberimde Gül Oya
2- Bir İstanbul Masalı
3- Lost
4- Coffee Prince
5- İkinci Bahar
6- A Love To Kill
7- Ezel -devam ediyor hala ama olsun-
8- That 70's Show
9- How I Met Your Mother -devam ediyür-
10- Elveda Rumeli

Evet gördüğünüz üzre ilk 5'e 4. sıradan giriş yaptı kendileri..

Aslında ben bu dizinin bir videosunu internette görmüş, daha doğrusu rast gelmiş, arkadaşımla beraber "neymiş ki bu?" diye bakmıştık.. O video da bu kızla esas oğlanın öpüştüğü sahneydi.. Aslında eşcinsel ilişkilere açık biri olsam da gözlerim henüz onların yakınlaşma sahnelerine hazır olmadığından olsa gerek, ben bir tiksindim.. Dedim "len bunlar iki erkek mi öpüşüyor?".. Daha ozamanlar Düşlerimin Prensi'ni de izlemediğimden kızı tanıyamamıştım.. Tabi kız olduğunu anladım sonradan ama yine de soğudum daha ısınamadan -o ne demekse artık-.. Her neyse o günden beri de bu diziye karşı bir antipatim vardı..

Daha sonra internette hakkında birçok olumlu yorum okuyunca dayanamadım indirdim.. İndirdim ama bilgisayarımın bir köşesinde öylece kaldı.. İçimden gelmiyordu izlemek.. Nolduysa artık, böyle bir hal geldi bana, izleyeyim hadi dedim.. Ben böyle pervasızca yaklaştım diziye ama nerden bilebilirdim ruh halimle bu kadar davetsizce ve umursamazca oynayacağını.. Peh pehh laflara bak.. Artık nasıl etkilemişse beni bu dizi..

"Nedir bu diziyi bu kadar sevmene sebep?" diye soracak olursanız, çok şey söylerim.. Başroldeki abinin birbirinden şirin ve aşık halleri, gülüşü, bakışı, dizideki her karakterin kendilerine göre sempatik durumları, kimsenin birbirinin arkasından dolap çevirecek kadar kötü olmaması, kahvelerin tadlarını bilmesem de görüntüleriyle beni mest etmeleri, birbirinden şahane müzikleri... diye uzar gider bu liste.. En iyisi ben konuya hafiften bir giriş yapayım..



Go Eun Chan kız kardeşi ve annesiyle yaşayan 24 yaşında bir kızdır.. Babası uzun zaman önce öldüğü için bütün yük bu kızcağızın omzuna yüklenmiştir.. Küçüklüğünden beri bir erkek gibi büyütüldüğü için hayatında topuklu ayakkabı, uzun saç, makyaj nedir bilmeden büyümüştür.. Çalıştığı işlerde de erkek gibi görünmesi onun işine gelmektedir.. Bir gün Choi Han Kyul'la kesişir yolları.. Zengin olduğunu söylememe gerek yok sanırım.. Bu abi Amerika'dan babaannesinin zoruyla yeni dönmüştür ve yine babaannesinin zoruyla görücü usulü randevulara gitmektedir.. Tabi ki de bundan hiç mi hiç hoşlanmaz.. Ve Eun Chan'dan -ki erkek zanneder kendisini- para karşılığı sevgilisini oynamasını ister, bu sayede randevulardan paçayı sıyıracaktır.. Eun Chan da kabul eder, malum paraya ihtiyacı vardır.. Derken babaannesi Amerika'ya dönmesini tek bir şartla kabul edeceğini söyler: Şirketin bünyesinde bulunan kahve dükkanı -ki kahve dükkanından çok her şeye benziyordur-  için verdiği parayı 3 ay içinde 3 katına çıkarması gerekmektedir.. Ve abimiz eli mahkum kabul eder.. Tabi işe alacağı ilk kişi de Eun Chan olur.. Sonrasında ise eğlenceli, sevimli, heyecanlı olaylar gelişmeye başlar..

Gelelim karakter tanıtımına......

Yoon Eun Hye = Go Eun Chan 

Ben bu kızı ilk "Düşlerimin Prensi"nde izlemiştim..Oradaki rolü yüzünden bayağı bir uyuz olmuştum kıza.. Böyle erkeğin peşinden koşan, her türlü saçma-salak duruma düşen, sümsük, ağlak bir tipti.. Hiç gelemem böyle tiplere.. Mesela Playful Kiss'deki kız da öyle. Ona da gıcık oldum.. Gıcık oluyorum ama izliyorum ne iş ben de anlamadım..

Her neyse ben diziye döneyim en iyisi.. Eun Chan babasını kaybetmesine ve aslında hayatını en güzel yaşayacağı yaşlarda iş-güçle boğulmuş biri olmasına rağmen, çok güçlü bir kızdır.. Her şeyini kendi başına halleder.. Evine bakan, tabiri caizse evin erkeği odur..Tip olarak da bakarsak evet evin erkeği odur hehe..

Hatta kendisini Han Kyul şöyle tarif eder babaannesi ve annesine, bir yandan da kızın saçını küçük bir çocuk gibi okşayarak : "İlk başta onu pek fazla çözemedim. Ama zamanla ona bakınca, çok tatlı olduğunu keşfettim. Harika bir kişiliğe sahip ve gerçekten çok sevimli. Ağlamayı seviyor ve biraz da asabi."  Komik bir sahneydi hey gidi heyyy ehehe... Kırmızı yazdığım yer Han Kyul'ün sözlerine katıldığım yerdir.. Evet bu kıza bir şey deme hemen gözleri doluyor, sesini biraz yükseltince de başlıyor ağlamaya suratı pancar gibi oluyor, bi de bağırıyor olur olmaz şeylere falan.. Heyecanlı bir genç işte anacım..

Bu kızla ilgili en sevdiğim şey, beni ekran karşısında sinir edecek triplere girmemiş olmasıydı.. Yani aşıksa söyledi, ağladı zırladı, hata yaptığında özürünü diledi, zorluklar karşısında çırpındı, gerektiğinde gıcıklığını da yaptı, yani normal bir insan evladı gibi davrandı.. Hani çoğu dizide klasik olan o tavır yapıp 3 bölüm konuşmama, kavga sırasında söylemesi gereken şeyleri söylemeyip gurur yapıp ortamı terk etme, izlerken seni de fitil etme gibi saçmalıkları yoktu..

Yani uzun lafın kısası benim bu kıza kanım kaynadı arkadaş..

Gong Yoo = Choi Han Kyul

İşte dizinin beyaz atlı prensi! Tamam abarttım ama ona yakın diyebiliriz.. Yani herkes kadar kusurlu aslında ama o kadar sevimli halleri var ki dizide, ister istemez izleyen herkes böyle düşünüyordur.. Ki düşünmüşlerdir de.. Olmadı şu saatten sonra azcık düşünüversinler canım aaaa..

Neyse konu sapıtmasın devam ediyorum.. Choi Han Kyul, hayatı boyunca baba parası yeyip gezen, geleceği hakkında pek de kafa yormayan biri.. 30 yaşına basmasına az bi vakit kalmasına rağmen hala aklı bir karış havada.. Pek olgun olduğunu söyleyemeyeceğim.. Yani çocuksu yanı fazlaca.. Kafeyi işletmeye ve bu işi hakkıyla yerine getirmeye başlayınca, hayatında ilk defa bir şeyleri başarabildiğini görür.. Oldukça da hoşuna gider..

Fazla ayrıntıya girmek istemiyorum izlemeyenler için ama yani şimdi bu abinin de birbirinden tatlı hallerini anlatamamak ziyadesiyle üzüyor beni efenim..

Çok da konuya girmeden birkaç şey söylemeliyim ama.. Mesela abinin süper oyunculuğuyla ilgili bir iki kelam etmezsem ayıp olur.. Beni ekran karşısında bu denli etkileyen nadir oyunculardandır kendisi.. Karakterin hissettiklerini, sarfettiği cümleleri anlayabilen ve seyirciye doğrudan aktarabilen biri.. Mesela arabasında salya sümük ağladığı bir sahne var.. Kamera arkasını izledim sonradan, çekim bitmesine rağmen hala ağlıyordu.. Artık kendini nasıl kaptırmışsa.. Ki kendi de söylüyordu, tutamadım kendimi bebek gibi ağladım diye.. Dediğim gibi etkileyici bir oyunculuğa sahip.. Aşık bir insan nasıl mı bakar sevdiceğine? Cevabı bu abide.. O baktı ben eridim.. O güldü ben sırıttım falan.. Bir de böyle şabalak halleri vardı.. Az kahkaha atmadım sayesinde.. Daha iyi yerlere gelmeyi hakediyor kesinlikle..

Kendisinden bir adet istiyorum.. Ama Choi Han Kyul olarak.. Evet şartım da var nolmuş? Diğer türlü de gelirse sempatikliğinin hatrına kabul edebilirim hehe..

Sevimli Çift: Choi Han Seong ve Han Yoo Joo


Bana göre dizinin en sevimli, en şirin adamı Han Seong'du.. Han Kyul'ün kuzeni ve müzisyen.. Ben bu adam kadar sevdiceğinin her bir haltına göz yuman birini daha görmedim.. Bir insan hiç mi kapris, trip yapmaz arkadaş.. Kız seni terketmiş başka biri için, yetmemiş sana geri dönmüş, ya atsana bir iki tokat! Olmadı laf sok falan.. Yok yapmadı hiçbirini.. Olaylar karşısında o kadar soğukkanlıydı ki imrendim bir yandan da adama..

Bu adamı ve sevgilisini izledikçe 9 yıllık bir ilişkinin aslında sıkıcı bişey olmadığını gördüm.. Çünkü uzun süreli ilişkiler hep bana fazla zorlama gelmiştir.. Ne bileyim çok sıkıcı bulmuşumdur.. Hep aynı adam, aynı muhabbetler, monotonluk falan filan.. Ama bunları izleyince birden çok sıcak gelmeye başladı bu durum.. Bir kere birbirlerini çok iyi tanıyorlardı.. Hani şu leb demeden leblebi olayı.. Dahası çok eğlenceli bir çiftti.. Benim hiç gelemediğim şu vıcık vıcık ilişki durumunu çoktan aşmışlar, işin gırgırındaydılar.. İkisi de en doğal hallerini gösteriyorlardı birbirlerine.. Valla rahatlıklarına çok özendim..

Coffee Prince'ın Prensleri


Bu zatlar, hepsi birbirinden tuhaf ve eğlenceli kişiliklere sahip, kahve dükkanı yani Coffee Prince'in çalışanları.. Soldan tanıtmaya başlayacak olursam eğer:

1- No Sun Ki : Kızların hayran olduğu biridir.. Sokakta gözleme yapıp satar ve bir sürü kadın müşterisi vardır.. Birgün Han Kyul, bu abinin potansiyelini keşfeder ve zor da olsa ikna ederek kafede çalışmasını sağlar.. Oldukça soğuk görünümlüdür.. Hani şu "cool adam" diye tabir edilenlerden.. Tırnaklarında siyah ojeler vardır.. Sinirlenince Japonca konuşur.. Yalnız dans etmek hiç yakışmıyor buna.. Bacaklarını tuhaf bir şekilde açıp kapatıyor, eğiliyor bükülüyor falan.. Çirkin..

2- Jin Ha Rim : Kız manyağı.. Evet bu çocuğu tanımlayan en iyi tabir bu.. Varsa yoksa her gün bir kızla gezsin tozsun.. Cinsel mevzulara fazlaca meraklıdır.. Zaten dizinin sonlarına doğru Eun Chan'ın ağzını yoklaması, ona öğütler vermesi falan çok güldürmüştü beni.. Şirin bir tip.. Kafenin maskotu gibi.. Bazı bölümlerde sinirimi zıplatsa da sevdim ben bu çocuğu..

3- Hwang Min Yeop : Oldukça saf biri.. Cüsse itibariyle karşısındaki insanda vurdu mu parçalar izlenimi uyandırsa da aslında kuzu gibi bi adam.. (bir bölümde koca buzdolabını sırtlayıp koşmuştu hahah) Eun Chan'ın kardeşine aşık.. O kız da ayrı bi muamma zaten.. Sinir bir tipti neyse.. Kız bunu adam yerine koymayıp, yerden yere vursa da, bu "my angel" diye geziniyordu yine de peşinde..

Bu arada 2008'de trafik kazası geçirip ölmüş.. Diziyi izledikten sonra öğrendim ben de.. Yazık olmuş.. Ne diyelim, toprağı bol olsun..


Hoşuma Giden Anlardan Bir Buket

 -- Dikkat Spoiler Uyarısı! --

* İlk bölümde kullanılan grafik çizimler.. Tam anlatamadım ama şöyle bir şey:


* Han Kyul'ün gıcır Mini Cooper'ı..



* Han Kyul'ün randevularda kızları kaçırmak için uyguladığı taktiğin kafasında, gözünde patlaması ve Eun Chan'ın sadece izlemekle yetinmesi..


* Han Seong ve Han Kyul'ün evlerine bayıldım.. İkisini de istiyorum!!


* Han Seong'u çok sevdim yahu.. Çok tatlı bir adamdı.. Böyle birini tanımak isterdim gerçek hayatta he.. Hiç derdim, tasam kalmazdı herhal hehe..

* Ay bir Müdür Hong vardı ki.. Off offf ben hayatımda böyle pis bir adam görmedim.. Her türlü iğrençliği bünyesinde barındırıyordu mübarek.. Aşağıdaki kareler iğrençliğinin tavan yaptığı anlardan biridir.. Tek bir mendille adam resmen banyo yapmıştı.. Öğğğğ....


Bir insan yüzündeki, onu geçtim gözündeki böceği farketmez mi arkadaş ya.. Aman aman evlerden ırak..


Not: Yukarıda "hoşuma giden anlar" başlığı attım evet ama bu hariç.. Bu ayrı başlık altında değerlendirilmeliydi ama araya kaynayıverdi.. Görmezden geliniz..

* Hani yukarıda kahvelerin tadlarını bilmesem de ağzımı sulandırdılar demiştim ya.. İşte şu görüntüler yüzündendi hepsi..


* Han Kyul'ün elma satıcısının yerine kadın gelene kadar bakması.. İlk önce gönülsüz olması ama iki elma satınca da hemen heves yapması.. Arabaların önüne atlayıp elma satmaya çalışması ve en sonunda kasalarca elmayı yok pahasına satıp, rezil olması.. Ahahaha ..

* Han Kyul'ün birbirinden sempatik halleri.. Dizinin başlarında kendisine pek ısınamasam da bölümler ilerledikçe adamın tatlılık oranı da o denli arttı..




* Eun Chan'ın kahküllerini üflemesi.. Sevdim bu hareketi..

 

* Han Kyul'ün Eun Chan'a şarkı söylediği bölüm.. Anacım ne güzel bir sahneydi o öyle..Vallaha çok etkilendim..


* İşte beni gönül evimden vuran bölüm.. Hangi bölüm dediğinizi duyar gibiyim.. Tabiki de 9. bölüm kumsal sahnesi.. İzlerken ne fena olmuştum.. Gong Yoo'nun oyunculuğunun etkileyiciliğinden mi, arka fondaki müzikten mi, atmosferin güzelliğinden mi bilmem -belki de hepsi- çok acayip olmuştum izlerken.. Herhalde izleyenler ne demek istediğimi anlamışlardır..


Bu sahneyi izledikten sonra deli gibi internette fonda çalan şarkıyı aramıştım.. Adı yok, Soundtrack'ini indirmemişim falan.. Başa sarıp sarıp sözlerini çıkarmaya çalışmıştım.. Sonunda bulmuştum.. Dileyenler buradan indirebilirler..

********

Ayyy yeter.... Amma yazdım he.. Ne yazasım varmış yahu.. Hayır dizi güzel anladık da her sahneyi yazma olayı nedir yani? (evet kendime kızıyorum nolmuş?)

Tamam burada bitiriyorum artık.. Ööeehhh yiteeerrrr... Sapıttım iyice hahahah....

Son olarak isterseniz şuradan indirebileceğinizi söylüyor ve de yazıma son noktayı koyuyorum efenim.. Sağlıcakla kalın..